YAZIK OLUYOR BAFRA’YA
Adam elinde poşetleriyle arabaların kendisine yol vermesini bekliyor. Epeydir beklediği de belli. Sürücüler pek oralı değil gibi. Adamın suratı ekşi satıyor, söyleniyor. Arabayı durdurup elimle “buyurun, geçin” dedim. Gerilmiş yüzü, hafif bir gülümsemeye evrildi, teşekkür ederim manasında başını sallayıp geçti.
Fren pedalına basmakla mutlu olunabilir. Varsın, nefsin karşısındakine bir dünya bağışlamış gibi sevinsin, gururlansın. Hani birine yardım etmenin, birine bir şey bağışlamanın önlenemez kibrini içinizde yaşarsınız ya. Onun gibi. Kibir ifadesi iddialı olabilir lakin işin aslı öyledir, “veren el alan elden üstündür” demiş atalar. İşte buradaki üstünlükten bahsediyorum. Lakin, buradaki kibrin zararlı olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar, birileriyle paylaşmayı -din ehli buna infak der- yardımda bulunmayı arzu ederlerse güzel bir yola girmiş olurlar. Birini mutlu ettiğiniz için mutlu oluyorsanız bunun hazzını yaşamak sizin hakkınızdır. (İşte bu haz kimilerine göre kibirdir.)
Konuya giriş yapmak için dolambaçlı yollara saptık ancak kıymetli okuyucunun dikkatini çekmenin başka yolunu bulamadım. Gün geçmiyor ki ilçemizin haber sitelerinde, gazetelerinde kötü bir habere rastlanmasın. Cinayet, kavga, hırsızlık, silahlı saldırı, kaza… Bunlar da hayatın gerçekleri diyeceğim lakin bu haberler ilçemiz için ortalamanın çok üzerinde gibi duruyor. Bunun sebepleri üzerinde kafa yormak gerekiyor.
Dokunsanız patlayacak bomba gibiyiz, asabiyetimiz, egomuz tavan yapmış. Sürekli bir yere yetişmenin telaşı içindeyiz. İfade yerindeyse hızlı yaşıyoruz. Hız felakettir diyor polis amcalar, polis haftasında direkler arasına astıkları afişlerde. Hakikaten hız felaket oluyor bizim için. Bırakın şehir dışını şehir içindeki yollarda bile gereksiz sürat yapıyor hem kendimizin hem de çevredekilerin hayatını riske atıyoruz. Sonra ya bir ağaca kravat oluyor yahut başka bir aracın tepesine çıkıyoruz. Tabi habercilere gün doğuyor, manşetten veriyorlar haberimizi “Bafra’da kaza: 2 ölü, 5 yaralı!..”
Sürekli gerginiz, sinirliyiz… Saygı hak getire, nezaket öleli çok oldu… Yolda yan bakma kavgalarına alıştık ama şu silahla yaralama ve öldürmeler yok mu? İnanın her gün bu haberleri okumak ve duymaktan usandık. Kızını, eşini öldüren; sokakta tartıştığını öldüren, mekân basıp öldüren…
İnsanlar sokaklarda bir tuhaf geziyor, estirdikleri rüzgârda savruluyor, yağdırdıkları küfür ve tehditlerle kavruluyoruz. Gözler “dokunmayın rüzgârıma, yakarım hepinizi” der gibi.
Sokaklarında onlarca Polat Alemdar’ı dolaşan bir şehir oturup düşünmelidir. Bunlar nereden türediler; ne yiyor, ne içiyorlar da böyle oluyorlar diye. Rahmetli Cemal Safi, iki yıl önce Bafra’ya gelmişti. Belediye Kültür Merkezi’ndeki şiir etkinliğinde hiç unutmam şöyle demişti: “1950’li yıllarda babamın görevi dolayısıyla Bafra’ya gelmiştim. Bahçeli evleri, tertemiz sokakları, nezih insanları ile ne güzel bir şehirdi Bafra.” Burada kullandığı “-di”li geçmiş zaman içimi yaraladı. “Güzeldi” dedi, bu kelimeden “hâlâ güzel” anlamı çıkmaz değil mi?
Yazık ediyoruz bu şehre, yazık ediyoruz bu şehrin hatırası ve emanetlerine. Nezaket ehli, güzel insanların yaşadığı bir şehir geçmişte, geçmişin yoksul ama onurlu sayfalarında nasıl mümkün olabilmişse bugün de mümkün olabilir. Yöneticilerin yapabileceği çok şey var şüphesiz, ancak bir şehrin günahı sadece yöneticilere yıkılamaz. Topyekûn bir gayret, topluca güzel niyetle bu tahammülsüzlüğün, saygısızlığın, hoşgörüsüzlüğün önüne geçmek mümkündür. Aslında kendi mutluluğumuzun anahtarı başkalarına saygı ve hoşgörüden geçmektedir. Başta da ifade ettiğim gibi, hız felakettir, lütfen “frene” dokunun!...
Yaşar Vural
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.