Çin ve İsrail’in benzeşen yönleri nedir, diye sorsam çoğumuzun ortak cevabı şu olurdu sanırım: “şiddet ve zulmün baş aktörleri!”
Evet, bu tespite katılmayacak olan yoktur herhalde. Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı baskı ve asimilasyon politikaları nihayet fiili yok etmeye dönüştü. Özellikle inanç ve kimlik üzerinden getirilen yasaklar ve bu yasaklara uyulmaması bahane gösterilerek gerçekleştirilen tutuklamalar ve idamlar son zamanlarda iyice arttı. İsrail bildiğimiz gibi. Amerika’nın şımarık çocuğu. Zaman zaman durulsa da mağrur ve küstah teknolojisini kullanıyor, bombalarını yağdırıyor Filistinlilere. Ama Allah’tan bir “one minute” ayarı verildi İsrail’e. Şimdilerde zulmünü biraz daha ölçülü yapıyor.
Ama Çin belasıyla baş etmek çok zor. Bir buçuk milyarlık dev nüfusuyla dünya için büyük tehdit aslında. Ucuz işgücü ve ham madde pazarı sebebiyle dünyanın birçok üretim firması fabrikalarını Çin’e taşıdı yahut, yenilerini Çin’de açtı. Ülkemizin gözde firmaları da son on yıllarda Çin’i mesken tutanlardan. İğneden ipliğe, oyuncaktan, yapı malzemelerine, ev tekstilinden, elektronik araç ve gereçlere kadar ne ararsanız Çin’den gemilere doldurup ülkemize getiriyoruz. Bu sebeple, üzerinde “Made in China” ya da “Made in PRC” yazmayan ürün neredeyse yok gibi. Hatta en gözde markaların özellikle elektronik parçaların neredeyse tamamında –Birkaç Uzakdoğu ülkesini saymazsak- Made in China yazıyor. Çin malları dünyanın diğer ülkelerinde de bizdeki kadar ülke pazarlarını istila etti mi bilemiyorum ama, biz bu anlamda Çin’in adeta bağımlısı hatta kölesi olduk. Çin’e bir şey satabiliyor muyuz diye sorasım geliyor ama alacağım cevaptan koktuğum için bu sorumu sormuyorum…
Şimdi yazımızın asıl mevzuunun bam teline dokunan sorumuza gelelim. Çin’in Uygur Türklerine yaptığı soykırıma -bana göre bu bir soykırımdır!- sessiz kalmak ile Çin’le yapılan bu tek taraflı büyük ticaret -sadece ithalat- arasında bir bağ var mıdır? Söz gelimi “one minute China” demek için Çin’in bütün Uygur Türklerini yok etmesi mi gerekiyor? Neden Çin’in bu zulüm ve zorbalıklarına karşı etkili bir politika izlenmiyor? Ramazan ayında oradaki soydaşlarımızın maruz kaldığı akıl almaz işkence ve yasaklar yüksek makamlarımızca yüksek perdeden niçin dillendirilmiyor? Mesela İsrail’in her zorbalığında ortaya çıkan “İsrail mallarını boykot” sesleri, bugünlerde “Çin mallarını boykot” seslerine karışmıyor?
“Made in China” yazan her ürün Çin’in Uygur Türklerine yaptığı zulümleri hatırlatmalı insanımıza. Her şey ticaret ve paradan ibaret değildir. İnsanlık onuru ve kardeşlik hukukuna ne oldu? Küçük bir Uygur Türk’ünü zincire bağlayıp, ona işkence eden, işkence etmekten zevk alan Çinlilerin videoları karşısında hadi dillerinizi susturdunuz diyelim, vicdanınızı nasıl susturacaksınız?!
Made in China yazan bir ürün aldığınızda zincirlenmiş küçük bir çocuğun göz yaşları, sokak ortasında taşlarla öldürülen gençlerin cansız bedenleri gelsin gözlerinizin önüne.
Bilge Kağan bundan asırlarca önce taşlara kazıtmış hiç değişmeyen o Çinli gerçeğini: “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp konduktan sonra kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. … Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp Türk milleti öleceksin!”( Muharrem Ergin, Orhun Abideleri)
Kısacası Çin’in ipekli kumaşına, bozuk ve kalitesiz mallarına aldanıp da kardeşlerinizin öldürülmesine sessiz kalmayın!