Hareket halindeyiz sürekli. Hep bir yerden daha iyi başka bir mekâna ulaşma gayretindeyiz. İsteriz ki, hem gittiğimiz yer, hem de kullandığımız vasıta en iyisi olsun. Bütün bunları düşünürken gidilecek en güzel yerin ve buraya ulaştırmaya vasıta olacak en güzel vesilenin değerini biliyoruz mu acaba? Elde edilecek en güzel şey Allah rızası; en güzel vesile anne
Bazılarının algıladığı gibi sadece bizleri dünyaya getirmeye vesile olmakla bitmez annelerin görevleri. Aksine asıl görev orada başlar. Bizlere konuşmayı öğretmekten, kalbimize kulluk bilincini yerleştirmeye kadar en önemli görev annelerimizdedir. Böyle zor bir görevle sorumlu tutulan annelere saygı ve hürmeti Allahu Tealla kendisinden sonra en çok saygı gösterilmesi gereken kişi kabul ederek ödüllendirir. Allahu Teala birçok ayette kendisine itaatten hemen sonra anne babaya iyiliği veya itaati emreder. İnsana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret.”[1] “Rabbin, sadece kendisine ibadet etmenizi, ana babaya da iyi davranmanızı kesin olarak emreder. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf” bile deme. Onları azarlama. Onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek üzerlerine kanat ger...” 2
Rabbimizin kendisine itaatten hemen sonra anne babaya iyiliği veya itaati emretmesini Fahreddin Razi şu nedenlere bağlar: a)İnsanın maddi ve manevi gelişmesi için en değerli katkı, Allah’ın nimetlerinden sonra ana babanın fedakârlıklarıdır. b) Çocuğun varlık alanına çıkmasının asıl ve gerçek sebebi Allah, zahiri ve hukuki sebebi de ana babadır. c) Allah nimetlerini karşılıksız verdiği gibi ana baba da çocuklarının ihtiyaçlarını hiç bir karşılık beklemeden seve seve yerine getirir. d) Allah günahkâr kuluna bile nimetler verdiği gibi ana baba da asi bile olsa çocuklarına desteklerini sürdürürler. e) Allah, kullarının iyiliklerinden memnun olduğu, karşılığını fazlasıyla verdiği gibi ana baba da çocukları sahip oldukları imkân ve değerleri korumaya ve geliştirmeye çalışırlar.[2]
Günümüzde belirli bazı sebeplerle anne veya babası arasına mesafe koyup onlara karşı görevlerini yerine getirmekten kaçınanlara, bu konuda makul sebep arayanlara Kur’an hiç açık kapı bırakmayacak şekilde uyarıda bulunur. “Eğer (anne –baba) hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, (seni zorlarlarsa) onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin…”[3] Bu ayet, mazeretler açısından açık kapı bırakmıyor. Çünkü aynı surenin 13. ayetinde Allahu Teala “Şirk koşmak elbette büyük bir zulümdür.” buyurur. Anne baba, bizleri, Allahu Teala’dan uzaklaştıran en büyük günah olan şirk koşmaya dahi zorladığında, onlara karşı olumsuz bir tavır takınma hakkımız bulunmuyor.
Bu çerçeveden baktığımızda, dinimizde “Cennet, annelerin ayakları altında” olarak karşılık bulan annelerin durumunu günlük hayatımıza ne kadar aktarabiliyoruz. Etrafımızda annelere yönelik olumsuz tutumlara gerekçe olarak söylenen “ Kardeşlerimiz arasında ayırımcılık yaptı, Bana filan imkânı vermedi. Hanımıma şöyle davrandı. Çocuğumu dövdü.” mazeretlerinin Rabbimiz katındaki geçerliliğini düşünüyor muyuz acaba? Dünyada tam karşılığını veremeyeceğimiz iyiliklerden biridir annemizin bize gösterdiği fedakârlık. Her ne vesile olursa olsun fırsat buldukça annemizi memnun etmek Rabbimizi razı etmenin de bir başka yoludur. Niyetimiz ve gayetimiz bu doğrultuda, duamız da “Ey Yüce Rabbim! Küçükken onlar beni nasıl koruyup yetiştirdilerse, Sen de onları esirge.” şeklinde olsun.
[1] Lokman 31/14
2 İsrâ,17/23,24
[2] Fahreddin er-Razi, III,165-166.
[3] Lokman 31/15