“Kendisine oy vermeyen kişilere hakaret etme hakkı kimsede yoktur. ‘Seçim sonuçlarını tanımıyoruz’ sözü bu millete hakarettir ve kabul edilemez bir sözdür” dedi.
NTV canlı yayınında açıklamalarda bulunan Bakan Çağatay Kılıç, 16 Nisan Pazar günü yapılan halk oylaması sonrasında Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) yapılan itirazların reddedildiğini hatırlatarak, YSK’nın resmi sonuçları açıklamasıyla tüm tartışmaların da sona ereceğini söyledi.
“Seçim sonuçlarını tanımıyoruz sözü bu millete hakarettir”
Bakan Çağatay Kılıç, referandum sürecinde “hayır” kampanyası yapan başta CHP’nin 'bu seçim sonuçlarını tanımıyorum' açıklamalarını da eleştirerek, şöyle dedi:
“Kendisine oy vermeyen kişilere hakaret etme hakkı kimsede yoktur. Bunun altını çizerek söylüyorum, ‘seçim sonuçlarını tanımıyoruz’ sözü bu millete hakarettir ve kabul edilemez bir sözdür. Düşünebiliyor musunuz, siz sandığa gideceksiniz, bir kampanya yapacaksınız, onun sonucunda belli bir oy çıkacak, birisi galip gelecek, birisi kazanamayacak. Yani birinin tezi kabul görecek, diğerininki görmeyecek. Tezi kabul görmeyen kişi çıkacak, kendisinin tezinin hilafına oy kullananlara hakaret edecek ve seni tanımıyorum diyecek, bu olmaz. 8. kez oldu aynı şey, bakalım 9’uncuda gider mi, gitmez mi göreceğiz.”
“Avrupalı gözlemciler tarafsız mı?”
Bakan Çağatay Kılıç, halk oylaması sürecinde AB ve batı ülkeleriyle Türkiye arasında gerilim yaşandığının hatırlatılması üzerine, “Gidip de Türkiye’yi haksız şekilde itham edenler, Türkiye’nin geleceğini karartmaya çalışan terör örgütleriyle işbirliği içerisinde olanların açıklamalarına herhangi bir şekilde değer verip onların açıklamalarını kabul etmek; bu ülkeye yapılabilecek en büyük haksızlıktır” dedi.
Bakan Çağatay Kılıç, AGİT ve AKPM gözlemcilerinin referanduma yönelik eleştirilerine de tepki gösterirken, şunları söyledi:
“Peki, bu gözlemciler tarafsız mı? Bir paçavranın önünde, terör örgütünün sözde bayrağı önünde resim veren, internette Türkiye aleyhinde konuşmaları bulunan kişi tarafsız olabilir mi? Bu kişi Türkiye’de gelip gözlemcilik yapıyor. Şimdi bu gözlemciliği Türkiye Cumhuriyeti’nin Ana Muhalefet Partisinin tüm milletvekilleri Genel Başkanından en alt kademesine kadar şunu söylemeli: ‘Sen tarafsız değilsin, bu ülkede seçim gözlemciliği yapamazsın.’ Biz zaten söylüyoruz. Ama burada bu duruşu ortaya koymak gerekiyor. Halk oylaması sürecinde Almanya’da, Hollanda’da, Avusturya’da farklı şeyler oldu. Şimdi gidip de oralarda kampanyayla ilgili konuşacak değilim artık, o defter kapandı. Ama buradaki haksızlıkları görmeyip, ondan sonra Türkiye ile ilgili öyle oldu böyle oldu demek, bunlar doğru değil. Yani bakanlarımızın, milletvekillerimizin konuşmalarını iptal ediyorlar, sonra gelip burada gözlemcilik yapan kişilerin doğru gözlemci olduğunu söyleyenler oluyor; bu yanlış.”
“Çifte vatandaşlık tartışmaları”
Bakan Çağatay Kılıç, bazı Avrupa Birliği ülkelerinin 'evet' oyu veren Türk vatandaşlarının, çifte vatandaşlıklarıyla ilgili tartışma açmalarına da tepki gösterdi. Kendisinin Almanya’da doğup, büyüdüğünü ve oradaki vatandaşların yaşadıklarını ve hissettiklerini iyi bildiğini dile getirirken, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Herhangi bir Avrupa Birliği ülkesinin, çifte vatandaşlıkla ilgili atacağı adım, kendi ülkelerinin geleceği için olumsuz bir adımdır. Demokratik haklara, insan haklarına bir darbedir bu. Nasıl olabilir böyle bir şey, bir insanın siyasi görüşü dolayısıyla, kullandığı oy dolayısıyla ellerinden haklarını almak gibi bir şey olabilir mi, bunu neyle açıklayacaklar? Ne kendi değerleriyle, ne bizim değerlerimizle, ne siyasi değerleriyle, ne Avrupa değerleriyle, ne başka değerlerle, ne hukukla bağdaşmayan bir şey bu. Yani bir insan orada çalışacak, emek verecek, vergi verecek, ülkenin gelişimine katkıda bulunacak, çocukları olacak, onlar orada doğacak büyüyecek, siz diyeceksiniz ki bu insanlara, sen köklerinin olduğu, temellerini olduğu oradaki konularla ilgili kullandığın oydan dolayı senin elindeki hakkı alacağız; bu ne demektir? Bu bana çok başka şeyler çağrıştırıyor, yani dikkatli olmakta fayda var. Bakın, bazı Alman siyasetçiler, Avusturyalı siyasetçiler çıkıp çifte vatandaşlığı tartışalım mı; işte bunu söylüyorlarsa ırkçılığın, ayrımcılığın sarmalına girmiş demektirler. Evet, seçim var şu anda ülkelerde, Avrupa’daki birçok ülkede seçim olacak, ama Türkiye bir seçim malzemesi değildir. Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşlarımız da sizin seçim malzemeniz değildir. Ülkelerinizde emek sarf eden, vergi veren, işveren olan, çalışan, eğitim alan kişilere siz nasıl ayrımcılık yaparsanız? Tam aksine, Almanya özelinde bakacak olursak, önce gidin NSU davasının bir önce sonuçlanması, o ırkçı davanın bir an önce sonuçlanmasını sağlaması gerekir. Avusturya Dışişleri Bakanı farklı ülkelere gidip seçim kampanyaları yapacağına, kendi ülkesinin işleriyle ilgilenmesi gerekir ve ülkesinde yaşayan, ülkesinin geleceğine katkıda bulunan her etnik kökenden ve her farklı göçmen kökenli vatandaşın hakkını korumak zorundadır.”