RUM AJAN OKULLARI ve BAFRA

Şükran AKGÜN

Geçtiğimiz günlerde Bafra’da oldukça ses getiren Sayın Hasan Yiğit’in “372” adlı kitabı okuyucularıyla buluştu. Kitaplığımda yerini alan bu tarihi romanı ben de büyük bir üzüntüyle okudum. 


Kitapta milli mücadele yıllarında Bafra’nın Çağşur köyünde Rum çeteleri tarafından haince yapılan ve yüzlerce kişinin katliamı ile son bulan soykırımdan bahsedilmekte. Ayrıca dönemin iktisadi yapısına, tütünün önemine ve tütün üzerinden gerçekleştirilen ayak oyunlarına, Bafra’nın sosyal yapısına da değinilmekte. Rum ve Türklerin uzun yıllarca nasıl kardeş olarak yaşadıklarını, Nebiyan dağında konuşlanan Rum çetelerini, Samsun’un Rumlar için jeopolitik öneminden de bahsedilmekte.

Bende bu vesileyle önce ki yıllarda okumuş olduğum Necdet Sevinç’in “Ajan Okulları” adlı eserinde ki bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.
Rum okullarında eski Yunan lisanı, felsefe, ilahiyat, fizik gibi ilimler okutulmakta buradan çıkan gençlerden bir kısmı kiliselere bir kısmı Türk devletinin hizmetinde ki büyük memuriyetliklere bir kısmı da öğretmenlik görevine aktarılmaktaydı. 
İmparatorluğun kuvvetli olduğu dönemlerde bütün azınlıklar gibi Rumlarda teşkilatlanmakta ve Rumluklarını muhafaza etmekteydiler. Ancak 1764 yılında imzalanan Kaynarca anlaşması ile Ruslardan aldıkları desteklerle Yunan devletinin kurulmasını organize etmek için çalışmaya başlamışlardır. 1764’ü takip eden yıllarda Rum okullarının dini yapısı değişmiş, sınıflarda ihtilalci papazlarla birlikte komitacılarda ders vermeye başlamıştır. Özellikle Türkiye’de Rum, Ermeni, Yahudi ve benzeri okullar açılırken dini bir maksat güdüldüğü bildirilmesine rağmen bu okullarda ziyadesiyle Türk düşmanlığı işlenmiş hatta askeri eğitim üssü olarak kullanılmıştır. Sırası geldiğinde başlatılacak olan isyanlarda bu okullarda militanlar yetiştirilmeye başlanmıştır. Etniki Eterya örgütü kurulduktan sonra Rum okulları bu cemiyetin kontrolleri altına girmişlerdir. 

X X X 

Bu kısımda “372” adlı esere geri dönecek olursak eğer kitapta kendi başına hareket eden grupları “Samsun Rum Metropolitliği” adı altında birleştirildiğinden bahsedilmektedir. Necdet Sevinç “Ajan Okulları” adlı kitabında ise 1911 yılında Rum Ortodoks Okullarının Anadolu’daki bazı il ilçelerinde ise sayılarını şöyle vermektedir;
Tirebolu 52, Giresun 66, Ordu 80, Samsun 88, Yozgat 12, İzmir 94, Aruhan 62, Aydın 11, Sivas 15, Tokat 81, Amasya 30, Konya 47, Kastamonu 12, Sinop 17, Bolu 6, Lazkiye 18, Suriye 282…


Tüm bu açıklamalardan sonra Edremit’e bağlı Cunda adasının Belediye başkanı merhum İzzet Bey’in adadaki kurucusu Papaz İkonomos olan, Cezayirli Hasan Paşa’nın izniyle açılan Rum okulu idarecilerinin şüphe çeken tavırlarına istinaden yaptığı gizlice takipler sonucu ele geçirilen 1884 yılı okul programlarından bahsetmek isterim.


Program iki kısımdan oluşmaktadır.

Birinci kısımda “Türkler hakkında temel düşünce”, ikinci kısımda ise “Rumların ve kiliselerin siyasi hedefi” yer almaktadır.
Birinci kısımda; Türklerin ezeli bir düşman olarak Rumlara tanıtmak, Türklerin en ufak hatalarını büyülterek Avrupa’ya duyurmak ve Türklere düşman etmek, Türkleri sakat ticaret yollarına götürüp, bol faizli krediler açarak iktisaden çürütmek, Türk Milleti’ni ahlak, milliyet, din ve gelenekleri bakımından çürütmek ve Türkleri dini bakımdan sarsmak.
İkinci kısımda ise; Türk hükümranlığını baltalamak, isyan ve fitne hareketleri ile isyanlar organize edip zamanında aradan çekilerek Türkler arasında kardeş kanı akıtmak, komiteler tertip edip Türk köylerini basmak, Türk hastaları, bilhassa kimsesiz hastaları zehirleyip öldürmek, Türk çiftçisini ağır faizlerle toprağından etmek, Türk devlet adamlarına, kadılara, devlet idare amirlerine; rüşvet, ziyafet hatta kadın ikram ederek Eterya’nın emri altına almak, yangın, sabotaj ve suikastlar düzenlemek.

X X X 

“372” adlı kitabı okuduğunuzda, Çağşur köyünde Türklere karşı yapılan soykırımda programlarına sıkı sıkıya uydukları da görülmektedir. Yine 2018 yılında kitapta dönemin en büyük toplantı yeri olarak ifade edilen “Sarı Kilisesini” Fener Rum Patriği Bartholomeos’ın ziyaret etmesi, ziyaret sırasında da mum yakılıp, ilahiler eşliğinde dualar edilmesi kültür kapitülasyonlarının devam ettiğinin göstergesidir. 
Ha bu arada lütfen birileri de çıkıp Rumlar Türklere katliam yapmamış, Türkler Rumları katletmiştir diye karşımıza çıkmasın. Tarihin hangi tozlu sayfasını kaldırırsanız kaldırın katliam yapan değil katliama maruz kalan bir millet olduğumuzu görürsünüz. Sizlerde takdir ederseniz ki katliam yapmayı bilen bir millet olsaydık, yüzyıllardır tarihte Türk milletine karşı katliam yapacak devlet ve millet olmazdı. Çünkü katliam, soykırım demek; hainlik demek, arkadan bıçaklamak demek, fitne demek, fesatlık demektir. Malumunuz bu özellikler Türklerle bağdaşmamaktadır.
Ben bir kez daha Hasan Yiğit beyefendiye” 372” adlı eseriyle bizden sonra ki nesillere aktarmak üzere hafızalarımızı tazelediği için teşekkür ediyor, Çağşur köyüne yapılmasını arzu ettiği “ŞEHİTLER ABİDESİ’Nİ” siyasi bir prestij olarak değil tarihimize duyulan saygımızın göstergesi ve unutmamız gereken gerçeklerin, her daim biz ve bizden sonraki nesillere aktarılması dileğiyle, ivedilikle yapılmasını canı gönülden arzu ediyor ve destekliyorum..