Fuat Sezgin… 30 Haziran 2018’de kaybettiğimiz İslam Bilim ve Teknoloji tarihi profesörü. 1960 askeri darbesi neticesinde işine son verilen 147 bilim insanından biri… O da çok durmadı Türkiye’de, Almanya’da Goethe Üniversitesinde çalışmaya başladı ve dünyanın sayılı bilim tarihçilerinden biri oldu. Ömrünü Türk ve Müslüman alimlerin bilim ve teknolojiye yaptığı katkıları araştırmak ve ortaya çıkarmak için harcadı. Hem Frankfurt’ta hem de İstanbul’da Bilim tarihi Müzeleri kurdu. Türk ve İslam bilginlerinin dünya ilim ve medeniyetine katkılarını hem yazılarıyla hem de bu bilginlere ait buluş ve aletlerin orijinaline uygun modelleriyle ortaya koymaya çalıştı. 94. Yıllık ömrünün diyebiliriz ki 80 yılını bilimler tarihine harcadı. 80 yıllık birikim ve ilim ışığıyla Fuat Sezgin diyor ki “Türkler aşağılık kompleksinden kurtulmalıdır!”
Kıymetini bilemediğimiz nice ilim ve kültür insanımızdan biri olmuştur Fuat Sezgin. Fuat Sezgin’i ve düşüncelerini öz olarak tanımak isteyenler için Sefer Turan’ın kendisiyle yaptığı mülakatı önerebilirim. Sefer Turan 2008’de Fuat Sezgin ile yaptığı mülakatı 2010’da Bilimler Tarihçisi Fuat Sezgin adıyla kitaplaştırdı. Onun yaptığı çalışmalar başka bir yazımızın konusu olsun diyerek asıl mevzumuza gelelim.
Bu yıl 19 Mayıs’ta Atatürk’ün Samsun’a gelişi ve Millî Mücadeleyi başlatışının 100. yılı. Bu vesileyle ilimizde 100. yıla yakışır birçok etkinlik yapılacak. (Bu yazı hazırlandığında henüz 19 Mayıs olmamıştı.) Stadyumlarda coşkuyla kutladığımız 19 Mayıs törenlerinin “halkın bayramlara iştiraki mümkün olamıyor” gerekçesiyle stadyumlarda kutlanmasına son verilmesinin ardından ilk kez halk tekrar bayramına iştirak edecek. Bu, ilimiz ve ülkemiz için gurur vericidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş meş’alesini Samsun’da yakmış olması bizim için elbette bir övünç kaynağıdır. Ancak Türk milletini yıllardan beridir içine düştüğü felaketlerden kurtaran yahut kurtulması için mücadele eden, modern Türkiye’nin temellerini atan Ulu Önder’i yeterince anlayabildiğimiz kanaatinde değilim. Atatürk, askeri alanda kazanılan zaferin gerçek manada özgürlük için yeterli olamayacağını çok iyi biliyor; siyasi, iktisadi, kültürel alanda da zaferler kazanmak gerektiğine inanıyordu. Bunun için çok keskin ve etkili kararlar almak mecburiyeti vardı ve bu mecburiyet geriliğimizin, ilkelliğimizin, cehaletimizin atar damarını kesmek anlamına da geliyordu. Artık medeni âlemde hiçbir geçerliliği kalmamış, köhnemiş; ihtiyaçlara cevap veremediği gibi yaydıkları fitnelerle de devletin milletle bütünleşmesini engelleyen birçok dinî ve siyasi yapıya son verildi. Türk milletinin modern dünyada eski gücüne tekrar kavuşabilmesinin yolu nitelikli insan kaynağına sahip olması, kurumlarının çağın ihtiyaçlarına uygun niteliklerle donatılması, kültür ve sanatta hak ettiği yere gelmesiyle mümkündü ve Atatürk de bunu çok iyi biliyordu. İmparatorluğun çöküş dönemlerinde yetişmiş bir asker olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun arızalı, hastalıklı uzuvlarını çok iyi gören Atatürk, Türk milletinin son bir gayretle kurduğu yeni devlette bu eski hastalıkların miras yoluyla naklini istemiyor, bu uzuvların kesilmesi gerektiğine inanıyordu ve öyle de yaptı. Dergide bize ayrılan bu kısacık alana düşüncelerimizi tam anlamıyla sığdıramayacağımızı biliyorum. Ancak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra bazı çevreler Atatürk’ün yapmış olduğu bazı değişim ve düzenlemeleri içlerine sindiremezler hatta bundan dolayı da Atatürk’e ve onun manevi şahsiyetine hakaret ederler. (Bunlardan birinin geçenlerde vefat ettiğini hatırlatmak isterim)
Atatürk’ün Türk milletine yaptığı hizmetleri takdir eden Fuat Sezgin, kendisiyle yapılan yukarıda bahsettiğimiz mülakatta Atatürk’le ilgili şu tespitte bulunuyor: “Atatürk geri kalmışlığımızı en iyi gören insandı. O gün bu durumu izah edecek bilimler tarihçisi de yoktu, ya da çok azdı. Atatürk’e bunu izah edemediler. Atatürk sadece hadiseyi gördü, ancak sebeplerini öğrenemedi. Öğrenseydi, aradan geçen 85 sene zarfında çok büyük merhale kat etmiş olurduk. Atatürk çok akıllı bir insandı ama bilimler tarihçisi değildi. ” Fuat Sezgin 50 yılı aşkın yurt dışında çalışmış bir bilim adamı. Batı dünyası ve bizi çok iyi tanıyor. Kendi milletinin eksiklerini çok iyi biliyor. Batı medeniyeti karşısında Türk milletinin yahut Türk İslam medeniyetinin eski gücüne kavuşmasının bilimle, çalışmayla olacağını defaatle söylüyor. Peki Atatürk ne diyor ve yaptıklarıyla neyi hedefliyor? Atatürk de çok çalışmamız gerektiğini, cehaletle mücadele etmemiz, bilimde, sanatta, edebiyatta, iktisatta, siyasette ilerlememiz gerektiğini söylemiyor mu? Yaptığı yenilikler, getirdiği düzenlemeler neye yönelikti? Fuat Sezgin ismini özellikle seçtim. Muhafazakâr duyarlılıkları olan ancak Atatürk ismine karşı mesafeli duran birçok insanımızın değer verdiği bir isim Fuat Sezgin. Ancak o, ömrünü bilime adamış bir insan ve Atatürk’ün bu Türk medeniyetini getirmek istediği yerin farkında ve bunu ifade etmekten de çekinmiyor. Yani bir hakkı teslim ediyor.
Atatürkleri ve Fuat Sezginleri çoğalan bir milletin cehaletle, gerilikle savaşı olabilir mi? Öyle olsaydı o savaş çoktan kazanılmış, medeniyet ve refah yolunda emin adımlarla ilerlenmiş olunurdu. Türk milletinin dünyada hak ettiği yere geleceğine olan inancımız kaybolmadı çok şükür. Ama bu gayemize Kurucu Liderimizi sürekli tartışarak varacağımız inancında da değilim.
Bu yazı vesilesiyle andığımız bilimler tarihçimiz Prof. Dr. Fuat Sezgin ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yüce Allah’tan rahmet diliyorum.