Bafra Türk Eğitim Sen'in ülke ve eğitim gündemine dair basın açıklaması

Bilindiği gibi 28 Haziran akşamı Atatürk Havaalanına teröristlerce hain bir saldırı düzenlenmiş ve bu saldırıda şu ana kadar 41 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 239 vatandaşımız da yaralanmıştır.

Alçak saldırıda ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Tek dileğimiz bu mübarek günlerde canımızı yakan hainlerin bir an önce yakalanıp cezalarının bir an önce verilmesidir. Bu saldırı bir kez daha terörle müzakere değil mücadele edilmesi gerektiğini göstermiştir. Allah bir daha Türk milletine böyle acılar yaşatmasın.

Ülke gündemimiz her zamankinden daha yoğun ve ağır sorunlarımız var. Bunun yanında Eğitim meselelerimiz de her geçen gün çığ gibi artıyor ve “millî eğitim”imiz biraz daha çıkmazın içine sokuluyor. Sürekli değişim adı altında eski hatalı uygulamalar yeniden gündeme getiriliyor ve eğitim çalışanları sürekli tedirgin ediliyor. Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın sözleşmeli öğretmenliği yeniden getireceklerini ve sözleşmeli öğretmen atamalarında sözlü sınav uygulaması yapacaklarını açıklaması bu endişeleri kat be kat arttırmıştır. Zira mülakat ve sözlü sınavlardan ne anlaşılması gerektiği idareci atamalarında gayet iyi anlaşılmıştır. Malum bir sendikanın üyelerinin sürekli gözetilmesi ve onlara yüksek puanlar verilmesi, mülakatın ne kadar “adil” ve “güvenilir(!)” olduğuna dair bize kuvvetli işaretler vermiştir. Ayrıca atanacak yeni öğretmenlere 8 yıl zorunlu hizmet bölgelerinde çalışma yükümlülüğü getirilmesi de kabul edilebilir bir durum değildir. Öğretmenlerin hem iş güvenceleri ellerinden alınıyor hem de 8 yıl belli bir yere mahkûm ediliyor. Bunu hangi akıl ve adalet anlayışınızla yapıyorsunuz acaba?

Öte yandan bu yıl uygulamaya konulan “öğretmenlerin performans değerlendirmesi” de ayrı bir garabettir. Nasıl ve hangi yöntemlerle seçtiğiniz malum idarecileriniz bir yıl boyunca öğretmenleri gözlemliyor ve belirlenen kriterler doğrultusunda öğretmenlerimize puan veriyor. Şimdi bu beylere sormak gerekiyor, sizler hangi yüksek başarıları ve üstün performansları gösterdiniz ve işgal ettiğiniz makamlara yükseldiniz de, şimdi idareniz altındaki öğretmenlerin gösterdiği performansları değerlendiriyorsunuz? Bu içler acısı bir durumdur. Ayrıca, bu performans değerlendirmeleri okul ortamını ve çalışma barışını da olumsuz etkilemektedir. Öğretmenlerin objektif ve bilimsel yöntemlerden uzak, keyfi değerlendirmeye müsait kriterlere göre değerlendirilmesi, öğretmenler arasında ikilik yaratmakta ve çalışma ortamındaki huzursuzluğu arttırmaktadır. Birçok idarecinin yukarıda ifade ettiğimiz mülakat yöntemine göre atandığını düşünürsek yapılan bu değerlendirmelerin de ne kadar dürüstçe ve hakkaniyetle yapılabileceği tartışmalı durumdan kendini kurtaramayacaktır. Bu sebeple bu performans değerlendirme işleminden bir an önce vazgeçilmelidir. Yoksa yine bir sürü mağduriyetler doğacak ve mahkemelerimiz bu konudan dolayı hakkını arayan öğretmenlerimizce meşgul edilmek zorunda bırakılacaktır.

Bir diğer husus görevine ve bulunduğu kuruma karşı sorumluluğu ve liyakati bulunması gereken yöneticilerin kendilerini o makamlara getirenlere karşı sorumluluk ve liyakat duygusuyla hareket etmelerinin bir neticesi olarak, mesleğe yeni başlayacak, çiçeği burnunda meslektaşlarımızın bu yöneticilerce malum sendikaya üye olamaya zorlanmaları, üye olmayanların adaylıklarının kalkmaması yönünde tehdit edilmeleridir.  Bu husus tarafımızca defalarca gündeme getirilmiş, ancak ne yazık ki, aday öğretmenlerimize yapılan bu baskılar sonlanmamıştır. Bunun en son örneğini de Kağıthane Millî Eğitim Müdürlüğü’nün düzenlediği iftar programında görmekteyiz. Kağıthane İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü aday öğretmenler ve bunların danışman öğretmenlerine bir iftar programı düzenlemiş ve bu programa katılmayan aday ve danışman öğretmenler hakkında soruşturma başlatılmasını istemiştir. Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir zihniyettir? Mesai saatleri dışında yapılan bir etkinliğe öğretmenlerin katılma zorunluluğu var mı ki, siz katılmayan öğretmenler hakkında işlem yapmaya kalkıyorsunuz? İşte bu keyfiyettir, bu baskıdır, bu yıldırmadır. Daha mesleğe yeni başlamış bir öğretmene, iftar programına katılmadı diye soruşturma açmaya kalkmak baskı, yıldırma değil de nedir?

İstişare kültüründen yoksun, ben yaptım oldu zihniyetiyle yapılan her iş mutlaka başarısızlıkla sonuçlanır. Bugün eğitim camiamızın sorunlarının temelinde maalesef iş bilmemezlik, kendinden başkasını tanımamak ve işin ehli olmayan kişilerin yönetici makamlarında olmaları yatmaktadır. Bu anlayış değişmediği müddetçe, eğitim sorunlarımız çığ gibi büyüyecek, eğitim neferlerimiz güven ortamından uzak, keyfi uygulamalara maruz kalarak çalışacaktır.

Türk Eğitim Sen, her zaman bu haksızlık ve hukuksuzlukların karşısında bir kale gibi dikilmeye devam edecek, eğitim çalışanlarının maruz kaldığı bu haksızlıkları kamuoyuyla paylaşmaya ve gerekeni yapmaya devem edecektir. Bundan hiçbir arkadaşımızın şüphesi olmamalıdır.

 

                                                                         Türk Eğitim Sen Bafra İlçe Temsilciliği Adına

                                                                                     Hakan EROĞLU

ULUSAL Haberleri

Aile Hekimliği Çalışanları Adına Mücadeleye Devam Ediyoruz