KORONA GÜNLÜKLERİ- 1
“Bu Kadar Şey Etmeyin!”
Mecbur kalmadıkça dışarı çıkmıyorum. Olması gereken de bu. Dışarı çıkmak mecburiyetinde olanlar var elbette, onlara saygı duyuyor, Allah’tan kolaylık ve işlerinde bereket diliyorum. Sağlıkla, afiyetle evlerine dönüp sevdikleriyle olmalarını arzuluyorum. Hem sağlık çalışanlarına hem de çalışmak mecburiyetinde olanlara dua ediyorum. Başka elimden ne gelir bilemiyorum.
İki gün önce para çekmek için ATM önüne sıraya girdim, vatandaşın çoğu vaziyetin bilincinde olarak mesafeli duruyor. Bir tane “dayı” geldi. Gevrek gevrek gülerek “Yahu nasılsa öleceğiz, her şey Cenab-ı Allah’ın takdiridir, alnımıza ne yazılmışsa o olur, bu kadar şey etmeyin!” gibilerden birtakım zırvalar döküldü. Şöyle arkama baktım, kendime yakıştıramayacağım bazı hareketeler zihnimden geçmiştir, itiraf ediyorum. (Küreği alıp ağzının ortasına indirmek gibi) Bu “dayı”nın önündeki hanımefendi “Sen tedbirini al da taktir elbette Allah’tan” gibi düzgün bir cümleyle bu irfan ehli zatı muhtereme cevap verdi. O yine “Orası öyle de bu ne yav, bu kadar şey etmeyin” gibilerden konuşmaya devam etti. Çevredekilerden kimse pek yüz vermedi, anladığım kadarıyla kendi köylüsü olan biriyle sohbete geçti. Kafamızda bu kadar şey varken, dayının “şey etmesi” bana Nejat Uygur’u hatırlatıyor ama seviyeyi korumak lazım ne de olsa…
Televizyonlar yetmedi, cep telefonu mesajları, dahası belediye anonsları, o da yetmedi cami hoparlörleri sabah akşam dışarı çıkmayın, sosyal izolasyona dikkat edin diye bas bas bağırıyor. Be “dayı” kendi canının bir kıymeti yok anladık, sevdiklerinin, çevrendekilerin de mi kıymeti yok? Bu kadar duyarsızlık nasıl olabilir? Alınan onca tedbire rağmen vaka sayısı sıralamasında neden hızlıca ilk 10’un içine girdiğimiz çok iyi anlaşılıyor. Bu kadar duyarsız nasıl olunabilir, aklım almıyor?
Her akşam televizyonlarda, ya da her dakika sosyal medyada korona virüs rakamlarıyla hemhal oluyoruz. Bu durum aslında psikolojimizi olumsuz etkilese de yukarıda anlattığım dayılar gibileri için bu rakamsal durumun caydırıcı olabileceğine inanmak istiyorum. Çünkü onlar gibiler yüzünden daha fazla okulumuzdan, daha fazla işimizden gücümüzden, sevdiklerimizden ayrı kalmak istemiyorum.
****
Bahar kendini göstermeye başladı. Bahçemizdeki toprak alanda papatyalar, sarı çiçekler görülmeye, ağaçlar giyinmeye, kuşlar ötüşmeye başladı. İçimize döndüğümüz bu günlerde dışımızdakilerle pek ilgilenemiyoruz ama görebilen gözler için de bazı şeyler uzaktan da güzeldir. Bizim kıymet verdiklerimizin bile kıymetini iyi bilmediğimizi hatırlatır bir şiirle, İsmail Hami Danişmend’in “Rabia Hatun” takma adıyla yazdığı şiirle bitirelim. Umarım her şey güzel olur:
Bir kâsedür alev dolu gönlüm, yanâ yanâ
Men tâ senün yanunda dahî hasretem sanâ!
Yaşlar dökende söndüremez âteşîmi sû:
Sunsan elünle kanumu içsem kanâ kanâ!
II
Gün doğmayup da olsa cihan tâ-ebed karâ,
Âteş sönüp de bilmese âlem nedir zıyâ,
Gözler unutsa mahşer-i elvânı haşre dek:
Dîdâr-ı yârı aydın eder dil yanâ yanâ!
III
Olsandı sen semâ, olsandı sen havâ
Alsamdı men senî dem dem, nefes nefes!
Olsandı sen zaman, olsamdı men mekân,
Eflâki dolduran bir aşk olurdu bes!
IV
Pâyin sadâsı gelse de sen hiç gelmesen,
Men dinlesem kıyâmete deh, vuslat istemem!
Bulsam izinle semtini, ol semte irmesem,
Aşsam zamânı hasretin encâmı gelmeden!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.