On yıldır kestane üretimiyle uğraşan Remzi Deniz, bu işe duyduğu sevda ve yaşadığı ilginç hikâyeyle dikkat çekiyor. 

Kestane ağacının altında başladığı bu serüveni anlatan Deniz, "Bir sevda, bir aşk diyelim buna. Kendi arazimdeki verimsiz bir kestane ağacını kesmeye karar verdim ama Mevla nasip etti, buradan bir rızkımız doğdu," diyerek sektörde kat ettiği yolu gururla dile getiriyor.

Deniz, kestane işinin sadece üretimle sınırlı olmadığını, aynı zamanda kapsamlı bir süreç gerektirdiğini belirtiyor.
"Üretim, temizleme, dinlendirme gibi işlemlerle ürünlerin kalitesini koruyoruz. Soğuk hava depolarımızda malları saklıyor, lüks marketlere iyi kalitedeki kestaneleri gönderiyoruz. Orta kalitedekileri ise daha uygun pazarlara sunuyoruz," diyor.

Karadeniz bölgesinin kestane üretiminde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Deniz, "Sinop, kestane konusunda en meşhur yerlerden biridir. Bunun yanı sıra Samsun, Bartın, Düzce, Bolu gibi illerimizde de kestane yetiştirilir. Giresun ve Ordu’da bile az miktarda da olsa bulunur," diyerek bölgenin bu alandaki potansiyelini dile getiriyor.

Kestane üreticilerinin en büyük sorunlarından biri olarak ağaçlarda görülen kuruma problemine dikkat çeken Deniz, bu durumun küçük bir arı türü olan ‘galerisi’ nedeniyle yaşandığını belirtiyor. "Fındıktaki kokarca sorunu gibi, bu da bizim en büyük mücadele alanımız," diyor ve sektörü ayakta tutmak için çalışmaya devam ettiklerini ifade ediyor.

Kestane yetiştiriciliğinin giderek bir sektör haline geldiğini söyleyen Deniz, "Bazı arkadaşlar kestane bahçeleri kurmaya başladı. Özellikle Korkmaz Fidancılık gibi işletmeler, kestane fidanı yetiştiriciliğine ağırlık veriyor," diyerek bu alandaki yeniliklerden bahsediyor.

Remzi Deniz’in kestane hikâyesi, sadece bir üretim sürecini değil, aynı zamanda sevda ve azmin sektörde nasıl bir fark yarattığını da ortaya koyuyor. Onun gibi tutkulu üreticilerin çabaları sayesinde, Karadeniz’in kestane kültürü gelecek nesillere taşınmaya devam ediyor.